top of page

Küçük Hücreli Akciğer Kanseri - Tecentriq İlaç İçin Kazandığımız Davanın Sonucu !



TÜRK MİLLETİ ADINA


T.C.

İZMİR . İŞ

MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR


ESAS NO : 2022/

KARAR NO : 2024/

HAKİM :

KATİP :

DAVACI :

VEKİLİ : Av. TÜRKER FATİH ÇİÇEK

DAVALI :

VEKİLLERİ :

MİRASÇI/(LAR) VEKİLİ : Av. TÜRKER FATİH ÇİÇEK

DAVA : İş (Kurum İşleminin İptali İstemli)

DAVA TARİHİ : 31/01/2022

KARAR TARİHİ :01/10/2024

GEREKÇELİ KARARIN

YAZILDIĞI TARİH : 01/11/2024


Mahkememizde görülmekte bulunan İş (Kurum İşleminin İptali İstemli) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,


GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle ; müvekkili 'nın bazı şikayetleri nedeniyle hastaneye başvurduğunu ve yapılan tetkikler neticesinde akciğer kanseri tanısı konulduğunu, davacının tarihli muayenesinde en kısa zamanda immunoterapi tedavisi uygulanması ile Tecentiriq (Atezolizumab) kombinasyon tedavisinin alınmasının planlandığını, T.C. Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu'nun tarih sayılı yazısı ile ana bronş malign neoplazmı, evre 4 yaygın evre küçük hücreli akciğer kanseri olan müvekkiline 4 (dört) kürlük dozda karboplatin ve etopozid ile birlikte sonrasında 6 (altı) aylık dozda monoterapi olarak kullanımının uygun görüldüğünü, davacının ekonomik durumunun ilacı karşılamak için yeterli olmadığını, davalı Kurumun davacıya reçete edilen ilaç bedelini SUT kuralları nedeniyle ödemediğini, müvekkilinin tedavisiz kalması durumunda kısa vadede hayatını kaybetmesi durumunun ortaya çıkacağını, Tecentiriq tedavisinin son şansı olduğunu belirterek müvekkilinin kanser tedavisinde kullanılacak olan Terentiriq isimli ilaç bedellerinin tedavi sürecine SGK tarafından kesintisiz olarak karşılanması için teminatsız olarak, ihtiyati tedbir kararı verilmesini davanın kabulü ile, müvekkilinin tedavisinde kullanılacak Tecentiriq isimli ilacın bedelinin Sosyal Güvenlik Kurumu Tarafından karşılanması talebinin reddi işleminin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.


Davalı SGK vekili cevap dilekçesinde özetle; Sağlık Uygulama Tebliğinin "4.1.9 Bedeli Ödenecekler İlaçlar" başlıklı bölümünün I. Maddesinde yer alan; "(1) Kurumca bedeli ödenecek olan ilaçlar Kurumun resmi internet sitesinde yayımlanan "Bedeli Ödenecek İlaçlar Listesi"nde(EK-4/A) belirtilmiştir. Bu listede ticari isimleri ve barkod/karekod numaraları yer almayan ilaçların bedelleri hiç bir koşulda Kurunıca ödenmez. Yurt dışından temin edilen ilaçlar için özel düzenlemeler saklıdır" hükmü bulunmakta olup, "Atezolilizumab" etken maddeli "TECENTRİQ" isimli ilaç SUT eki bedeli ödenecek ilaçlar (EK-4/A) listesinde yer almadığından davacıya ait ilaç bedelinin Kurumlarınca karşılandığının tespit edildiğini ve bu durum ilgili Merkezce davacı tarafa bildirildiğini söz konusu ilaç Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK) tarafından yayımlanan "YURT DIŞI AKTİF ETKİN MADDE LİSTESİ" ne alınmış ancak "Piyasaya verilmesi nedeniyle" gerekçesiyle 17.08.2018 tarihinde bu listenin "PASİF ETKİN MADDE LİSTESİ" ne alınmıştır. Bahse konu ilaç TİTCK "YURT DIŞI AKTİF ETKİN MADDE LİSTESİ" nde bulunmakta ise de bu listede yer alan tüm ilaçların Kurumumuz tarafından ödenmesi söz konusu değildir. Bu listede yer alan ilaçlardan Sağlık Uygulama Tebliği eki (EK-4/C) "Yurtdışı İlaç Fiyat Listesin"de bulunanların bedelleri Kurumumuz tarafından karşılanmakta olduğunu, bu itibarla, "TECENTRİQ" isimli ilaç SUT eki bedeli ödenecek ilaçlar (EK-4/a) listesinde yer almadığından davacıya ait ilaç bedelinin karşılanması mevzuat gereği mümkün olmadığından davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.


DELİLLER: SGK kayıtları ve müzekkere cevapları, hastanelere yazılan müzekkere cevapları ve tedavi evrakları, reçete ve faturalar, İl sağlık müdürlüğü müzekkere cevapları, Hacettepe Üniversitesinden aldırılan tıbbi heyet raporu, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu kayıtları, İlaç kullanımının uygunluğu ve katkı payı yönünden alınan bilirkişi raporu,


DELLİLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:


Dava, davacının, kanser hastalığının tedavisinde kullanılan ''Tecentriq (Atezolizumab)'' adlı ilacın bedelinin davalı Kurum tarafından karşılanması gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir. Davacı vekili; ''Tecentriq (Atezolizumab)'' adlı ilacın bedelinin davalı Kurum tarafından karşılanması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. Talebin kabulüne dair mahkememizce verilen tarihli ihtiyadi tedbire ilişkin ara kararın davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine, İzmir BAM . HD' nin tarih, 2022/ Esas 2022/ karar sayılı kararı ile "davacının, tedavisinde kullanılan ilacın maliyetinin yüksek olması, tedaviyi yürüten hekimin kararı, davacının, "yaşamına ya da maddi veya manevi bütünlüğüne yönelik ciddi bir tehlike bulunduğu" ispata yönelik olarak yaklaşık haklılık koşulunun gerçekleştiği, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi'nin son içtihatlarında yargılamanın esasına ilişkin toplanması gerektiği belirtilen delillerin, ihtiyati tedbir kararı verilmesi şartlarından yaklaşık haklılık koşulunun gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesine engel olmadığı, Yargıtay . Hukuk Dairesi'nin son içtihatlarında belirtilen delillerin toplanması ve/veya endikasyon dışı ilaç kullanım izni onayı süresinin uzatılmaması halinde yaklaşık haklılık şartlarının oluşup oluşmadığının, ilk derece mahkemesi tarafından her zaman değerlendirilebileceği, davanın derdest olup ileride haksız çıkma ihtimalinde kurumun bedeli tahsil imkânının mevcut olduğu dikkate alındığında ve yukarıda yer alan maddi ve hukuki açıklamalar karşısında, davalı SGK Başkanlığı vekilinin istinaf isteminin 6100 sayılı HMK'nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine, HMK'nın 362/1-f maddesi uyarınca kesin olmak üzere karar vermek gerekmiştir. " şeklinde karar verilmiştir.


Davacı tarafça davacının hastalığının tedavisi kapsamında reçete edilen ATEZOLİZUMAB etken madde içerikli “TECENTRİQ" isimli Ruhsatlı İlaç bedellerinin karşılanması dava açılmadan önce SGK’dan talep edilmiştir. Ancak, SGK İzmir İl Md.lüğü Alsancak SGM’nin 11/01/2022 tarihli yazısı ile bahse konu ilacın SUT ödeme kapsamında yer almadığından ödenemeyeceği bildirilmiştir.

Dosya üzerinden yapılan incelemede; T.C. Sağlık Bakanlığı Türkiye ilaç ve Tıbbi Cihaz kurumunun 03/01/2022 tarihli yazısında ilgili kurum tarafından davacının rahatsızlığının tedavisinde Atezolizumab etkin maddeli ilacın 4 (dört) kürlük dozda karboplatin ve etopozid ile birlikte sonrasında 6 (altı) aylık dozda moonoterapi olarak kullanımının uygun görüldüğü belirtilmiştir.


5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 63. maddesinde, genel sağlık sigortalısının ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin sağlıklı kalmalarını; hastalanmaları halinde sağlıklarını kazanmalarını; iş kazası ile meslek hastalığı, hastalık ve analık sonucu tıbben gerekli görülen sağlık hizmetlerinin karşılanmasını, iş göremezlik hallerinin ortadan kaldırılmasını veya azaltılmasını temin etmek amacıyla Kurumca finansmanı sağlanacak sağlık hizmetleri sayılmış; anılan maddenin (f) bendinde Kurum’un, “…sağlanacak sağlık hizmetleriyle ilgili teşhis ve tedavileri için gerekli olabilecek kan ve kan ürünleri, kemik iliği, aşı, ilaç, ortez, protez, tıbbî araç ve gereç, kişi kullanımına mahsus tıbbî cihaz, tıbbî sarf, iyileştirici nitelikteki tıbbî sarf malzemelerinin sağlanması, takılması, garanti süresi sonrası bakımı, onarılması ve yenilenmesi hizmetleri…” sağlayacağı, değişik 2. fıkrasında, Kurum, finansmanı sağlanacak sağlık hizmetlerinin teşhis ve tedavi yöntemleri ile (f) bendinde belirtilen sağlık hizmetlerinin türlerini, miktarlarını ve kullanım sürelerini, ödeme usul ve esaslarını Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığının görüşünü alarak belirlemeye yetkilidir. Ancak, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının görüşünün alınması (f) bendinde belirtilen ortez, protez ve diğer iyileştirici nitelikteki araç ve gereçlerin miktarını, standartlarını, sağlanmasını, uygulanmasını, kullanma sürelerini ve garanti süresi sonrası bakım, onarım ve yenilenmesi hususlarını kapsar. Kurum, bu amaçla komisyonlar kurabilir, ulusal ve uluslararası tüzel kişilerle işbirliği yapabilir. Komisyonların çalışma usul ve esasları Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığının görüşü alınarak Kurumca belirleneceği belirtilmiştir. Anılan Kanunun 64. maddesinin uyuşmazlık konusu dönemdeki düzenlemesine göre; Kurumca finansmanı sağlanmayacak sağlık hizmetlerinin, vücut bütünlüğünü sağlamak amacıyla yapılan ve iş kazası ile meslek hastalığına, kazaya, hastalıklara veya konjenital nedenlere bağlı olarak ortaya çıkan durumlarda yapılacak sağlık hizmetleri dışında estetik amaçlı yapılan her türlü sağlık hizmeti ile estetik amaçlı ortodontik diş tedavileri; Geleneksel, tamamlayıcı, alternatif tıp uygulamaları ve Sağlık Bakanlığınca izin veya ruhsat verilmeyen sağlık hizmetleri ile Sağlık Bakanlığınca tıbben sağlık hizmeti olduğu kabul edilmeyen sağlık hizmetleri, yabancı ülke vatandaşlarının, genel sağlık sigortalısı veya genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişi sayıldığı tarihten önce mevcut olan kronik hastalıkları olduğu belirtilmiştir. Aynı şekilde 72. maddesinde 65 inci madde gereği ödenecek gündelik, yol, yatak ve yemek giderlerinin Kurumca ödenecek bedellerini belirlemeye Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonu yetkilidir. Komisyon, tıp eğitimini, hizmet basamağını, alt yapı ve kaynak kullanımı ile maliyet unsurlarını dikkate alarak sağlık hizmeti sunucularını fiyatlandırmaya esas olmak üzere ayrı ayrı sınıflandırabilir. Komisyon, 63 üncü madde hükümlerine göre finansmanı sağlanan sağlık hizmetlerinin Kurumca ödenecek bedellerini; sağlık hizmetinin sunulduğu il ve basamak, Devletin doğrudan veya dolaylı olarak sağlamış olduğu sübvansiyonlar, sağlık hizmetinin niteliği itibarıyla hayati öneme sahip olup olmaması, kanıta dayalı tıp uygulamaları, maliyet-etkililik ölçütleri ve genel sağlık sigortası bütçesi dikkate alınmak suretiyle, her sınıf için tek tek veya gruplandırarak belirlemeye yetkili olduğu belirtilmiştir.


Aynı şekilde katılım payı alınması kenar başlıklı 68. maddesinde, 63 üncü maddede sayılan sağlık hizmetlerinden katılım payı alınacak olanlar şunlardır: Ayakta tedavide hekim ve diş hekimi muayenesi, Vücut dışı protez ve ortezler, ayakta tedavide sağlanan ilaçlar, kurumca belirlenecek hastalık gruplarına göre yatarak tedavide finansmanı sağlanan sağlık hizmetleri olduğu, katılım paylarının hesaplanmasında 72 nci maddeye göre tespit edilen sağlık hizmeti tutarları esas alınacağı, katılım paylarının ödenme usûlleri ile bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer usûl ve esaslar, Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği, 69.maddesinde ise, 68 inci maddede sayılan sağlık hizmetlerinden katılım payı alınmayacak haller, sağlık hizmetleri ve kişilerinin Sağlık raporu ile belgelendirilmek şartıyla; Kurumca belirlenen kronik hastalıklar ve hayati önemi haiz 68 inci maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamındaki sağlık hizmetleri ile organ, doku ve kök hücre; nakli şeklinde belirtilmiştir.


Benzer hususlarda açılan davalarda İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince davada izlenecek yöntem ve araştırılması gereken hususlara dair emsal kararlar verilmiştir. Nitekim İzmir Bölge Adliye Mahkemesi . Hukuk Dairesinin tarih, 2022/ Esas, 2022/ Karar sayılı kararında vurgulandığı üzere; ilk derece Mahkemesince yapılacak iş; tüm tedavi evraklarının dosya kapsamında olduğundan emin olunduktan sonra; emsal Yargıtay kararında (örneğin Yargıtay . Hukuk Dairesi’nin 2022/ E ve 2022/ K sayılı kararı) açıklanan şekilde " davacıya ait tüm tedavi evrakları celp edilerek ve yukarıda açıklanan mevzuat kapsamında irdeleme yapılmak suretiyle; davaya konu ilacın söz konusu kanser hastalığının tedavisinde hayati öneme haiz ve kullanılmasının zorunlu olup olmadığının, dolayısıyla kullanılmasının tıbben ve fennen sigortalının iyileşmesine katkıda bulunup bulunmayacağının, ilacın hangi tür kanser hastalarında hangi evrede ve hangi dozda kullanılacağının ve bu hususların nasıl belirleneceğinin, davaya konu ilaçla yapılacak tedavinin bilinen mevcut tedavi yöntemlerine göre daha etkin ve daha yararlı olup olmadığı hususunda teknik bilirkişi raporu ve yine katılım payı ile ilgili emsal kararlarda vurgulanan verileri karşılayacak nitelikte hesap raporu alarak varılacak sonuca göre hüküm kurmaktan ibarettir. denilmiştir. Yine, İzmir BAM . HD 2023/ Esas ve 2023/ K. Sayılı emsal nitelikte kararında da; "Somut olayda; davacılar murisinin kanser hastalığı tedavisinde bir süre kullandığı anlaşılan Keytruda isimli ilaç hususunda ilk derece Mahkemesince alanında uzman bilirkişiden alınan raporda; ilacın kullanılmasının davacılar murisinin tedavisinde hayati önemi haiz olabileceğinin bildirilmiş olması, ayrıca; AİHM Akdeniz v. Türkiye başlıklı 50624/19 başvuru numaralı dosyası üzerinden verilen karar ile Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru ( ) kararları ışığında, hukuki güvenlik ve eşitlik ilkeleri de gözetilmek suretiyle, sıralanan maddi ve hukuki olgular ışığında yapılan değerlendirme sonucunda, davanın kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesi kararında herhangi bir hata bulunmadığı” gerekçesi ile ilgili istinaf dairesince başvurunun esastan reddine dair karar verilmiştir.


Konuyla ilgili Yine Yargıtay . HD:' nin 2023/ Esas, ve 2023/ karar sayılı ve tarihli emsal nitelikli bozma ilamında ise; aşağıda açıklandığı üzere;


"...............Somut olayda, öncelikle davacıya ait tüm tedavi evrakları celp edilerek kanserin türü belirlenerek talep konusu dönemde ilacın sut kapsamında olup olmadığının araştırılarak, sut kapsamında ise sut şartlarını sağlayıp sağlamadığı, sut kapsamında değilse yukarıda açıklanan mevzuat kapsamında irdeleme yapılmak suretiyle; davaya konu ilacın söz konusu kanser hastalığının tedavisinde hayati öneme haiz ve kullanılmasının zorunlu olup olmadığının, dolayısıyla kullanılmasının tıbben ve fennen sigortalının iyileşmesine katkıda bulunup bulunmayacağının, ilacın hangi tür kanser hastalarında hangi evrede ve hangi dozda kullanılacağının ve bu hususların nasıl belirleneceğinin, davaya konu ilaçla yapılacak tedavinin bilinen mevcut tedavi yöntemlerine göre daha etkin ve daha yararlı olup olmadığının üniversitelerin tıbbi onkoloji bilim dalından alınacak sağlık kurulu raporu ile saptanmalı, bu saptama yapılırken dosya içinde mevcut görüş, karar ve raporlarda irdelenip varsa çelişkiler giderilmeli, ayrıca bu belirleme yapılırken iyileştirme kavramından anlaşılması gerekenin sigortalı hastanın sağlığına kavuşması ve hastalığın iyileşmesi hususu olduğu göz önünde tutulmalıdır. Ancak, hastanın sağlığına kavuşması ve hastalığın iyileşmesi hususları kuşkusuz mutlak bir şifa anlamına gelmez. Dava konusu ilacın bilinen mevcut tedavi yöntemlerine göre sürekli olarak daha etkin ve daha yararlı olduğunun ve kullanılmasının tıbben zorunlu bulunduğunun tıbbi yöntemlerle belirlenmesi yeterlidir.Bu kapsamda yapılacak araştırmalar sonucunda; davaya konu ilacın anılan hastalığın iyileşmesi için tedavisinde kullanılmasının hayati öneme haiz ve zorunlu olduğu sonucuna varıldığı taktirde ise ilaç bedelinin uygunluğu yönünden ve katkı payını da irdeleyecek biçimde denetime elverişli hesap raporu alınarak sonucuna göre karar verilmelidir." gerekçesi ile oy çokluğu ile bozma kararları vermekte olduğu anlaşılmaktadır. Anılan emsal Yargıtay Bozma ilamları dikkate alınarak yürütülen yargılamada mahkememizce emsal bozma kararları doğrultusunda öncelikle dosya üniversite hastanesi onkoloji ana bilim dalına sevk sağlanarak, oluşturulan konusunda uzman 3 kişilik tıbbi onkoloji uzmanı doktor heyetinden dava konusu ilacın davacının hastalığında doktoru tarafından reçete edilmesine dair Yargıtay' ın içtihadı çerçevesinde irdeleme yapılmak üzere tıbbi heyet raporu aldırılmıştır.


Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Onkoloji Bilim Dalı nezdinde oluşturulan 3 kişilik tarihli ilk heyet raporunda: "Aralık 2021 de yaygın evre küçük hücreli akciğer kanseri tanısı alan hasta tanı anında beyin metastazı da mevcut olup hasta tanı anında evre 4 gur.beyin metastazları için radyoterapi almıştır.4 ocak 2022 de carboplatın-etoposıd ve atezolizumab tedavısı başlamıştır.atezolizumab tedavışı güncel kılavuzlarda kemoterapı ile beraber önerilen tedavidir. 03.01.2022 tarihinde başvuru numarası 0.1349498 ıle sağlık bakanlığından endikasyon dışı onam alınmıştır. Atezolizumab tedayısı 1200 mp 21 gunde bır uygulanmaktadır. Evre 4 yaygın evre küçük hücreli akciğer kanserlerinde kemoterapi ile beraber atezolizumab kullanımı genel sağ kalımı ve hastalıksız sağ kalımı arttırmaktadır." şeklinde görüş bildirilmiştir.


Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Onkoloji Bilim Dalı nezdinde oluşturulan 3 kişilik tarihli ikinci heyet raporunda: T.C. kimlik 'ya tarafımıza iletilen belgeler incelenmiştir. Hastanın 13 Aralık 2021 tarihinde bronkoskopik biyopsi sonucu küçük hücreli akciğer kanseri olarak raporlanmıştır. Hastaya 22 Aralık 2021 tarihinde PET-BT görüntülemesi yapılmış olup, sol akciğer ana hronşa ve mediastene invaze primer akciğer kanseri ile uyumlu kitle ve mediastende metastatik denf nodu ile sağ akciğer subplevral milimetrik metastatik nodül saptanmıştır. 14 Ocak 2022 tarihinde Beyin MR görüntülemede metastaz görülmesi üzerine hastaya kranial radyoterapi verildiği görülmüştür. Hasta yaygın evre küçük hücreli akciğer kanseri olarak tanı almış olup 04 Ocak 2022 tarihinde karboplatin-etoposid-atezolizumab tedavisi başlanmıştır. TECENTRİQ (atezolizumab) isimli ilacın kullanımı için Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu'ndan (TİTCK) tarih ve sayılı endikasyon dışı kullanım onayı alındığı görülmüştür. Hastaya 1 kür tedavi verildiği dosyadan anlaşılmaktadır.

Küçük hücreli akciğer kanserinde. özellikle yaygın evre hastalıkta ilk sırada kemoterapi ile beraber 21 günde bir 1200 mg olarak intravenöz TECENTRİÇ (atezolizumab) tedavisi uluslararası kılavuzlarda da yer almaktadır. ve uluslararası onay almiş tedavi şeklidir. Kemoterapi ile beraber TECENTRİÇ Ç(atezolizumab) tedavisinin kullanımı hastanın hayatta oldukça önemli bir tedavidir ve hayati öneme sahiptir kalabilme süresi açısından ." şeklinde görüş bildirilmiştir.


Yine SGK mevzuatına hakim, hesap uzmanı Ecz. bilirkişi Habiybe Bircan Aydın tarafından tanzim edilen 21/08/2024 tarihli, ilaç kullanımının uygunluğu ve katkı payı irdelenmek üzere alınan raporunda: "Yukarıda belirtilen 2023/ Esas sayılı Dava dosyasının incelenmesi ve degerlendirilmesi sonucunda; Uyuşmazlık konusu olayda, Davacının “RONŞ MALİGN NEOPLAZMI, EVRE 4 YAYGIN EVRE KÜÇÜK HÜCRELİ AKCİĞER KANSERİ” tanısı ile kanser tedavisi görmekte olduğu, Kronik Kanser hastası olan davacının muayenesi ve tetkiklerini yapmak suretiyle hastalıgı teshis eden hastane ve doktoru tarafından, hastalıgın tedavisinde kullanılması için uygun görülen ve kullanılması hastanın tercihine bırakılmayan "Atezolizumab" etkin maddeli "TECENTRİQ İNFÜZYONLUK ÇÖZ." isimli ilacın; İlaç bedelinin kanser tedavisi gören davacıya mali külfetinin ağır oldu saglıklı yasam hakkı ve sosyal devlet ilkesi ile bağdaşmayacağı açıktır. 1, bu külfete katlanmak zorunda bırakılmasının, Hastanın tedavisinde hekimin "Atezolizumab" etkin maddeli "TECENTRİÇ İNFÜZYONLUK ÇÖZ." 'ticari isimli ilacın tercihi doğru ve uygun karardır, Hususlarının rapor edilmiş bulunduğu, "Atezolizumab" etkin maddeli "TECENTRİQ İNFÜZYONLUK ÇÖZ." isimli ilacın kullanımının dogru ve tedavisi dahilinde dahilinde olduğu, "Atezolizumab etken maddeli TECENTRIO" ticari isimli ilacın kullanımının endikasyon dahilinde bulunduğu, "Atezolizumab" etkin maddeli "TECENTRİQ İNFÜZYONLUK ÇÖZ." isimli ilacın EŞDEĞERİ olmadığı, "Atezolizumab" etkin maddeli" ilacın Ülkemizde ruhsatlandırılmış olduğu, Bu durumda, yürütülen kanser tedavisi kapsamında Raporun diger bölümlerinde detaylı açıklamaları mevcut olan, davacı için reçete edilerek kullanılan, Esdegeri bulunmayan "Atezolizumab" etkin maddeli "TECENTRİQ İNFÜZYONLUK ÇÖZ." isimli ilacın bedelinin davalı idarece karsılanmamasına iliskin dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı, Davalı kurumun tarih Sayılı yazısı ile ilacın bedelinin ödenmemesi ile ilgili, Kurum işleminin iptalinin uygun olduğu, davacının “BRONŞ MALİGN NEOPLAZMI, EVRE 4 YAYGIN EVRE KÜÇÜK HÜCRELİ AKCİĞER KANSERİ ” “tanısı ile tedavi gördüğü SGK KRONİK HASTALIKLAR LİSTESİNDE tanısının yer aldığı, davacı asilin kronik kanser hastası olduğu, Davacının kronik kanser hastası oldugunun sabit bulundugu, 5510 sayılı Kanunun, Kanunun “Katılım payı alınmayacak haller, sağlık hizmetleri ve kişiler” başlıklı 69 maddesi ( d) fıkrası uyarınca ve ilgili SUT hükmüne istinaden Dava konusu ilaç bedellerinden katılım payı kesilmesine hukuken olanak bulunmadığı, Davalı kurum işleminin iptalinin uygun olduğu, Dava konusu ilaç bedellerinden katılım payı kesilmesine hukuken olanak bulunana "Atezolizumab" etken maddeli ilacın hekimin uygun gördüğü tedavi süresince üzere davalı kurum tarafından kesintisiz olarak karşılanmasının uygun olduğu" şeklinde görüş bildirilmiştir. Tüm dosya raporu kapsamı çerçevesinde; değerlendirildiğinde; Toplanan deliller, tıbbi heyet raporu ve bilirkişi Öncelikle Türkiye' nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler yönünden meseleye bakıldığında; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 2. maddesine göre “Herkesin yaşama hakkı hukuk tarafından korunur”. Yaşama hakkı, insan yaşamını korur. Yaşama hakkının koruma alanının sınırlarını devletin yükümlülükleri çizer. Sözleşme’nin 2. maddesi devlete üç tür yükümlülük yükleyecek şekilde yorumlanmıştır. Birincisi, devletin bireyi ‘öldürmeme yükümlülüğü’; ikincisi ‘yaşamı koruma yükümlülüğü’; üçüncüsü, ‘ölümü soruşturma yükümlülüğü’dür. Türkiye’nin Sözleşmenin 2. maddesinin (b) fıkrasında öngörülen yetkiye dayanarak, sadece hastalık ödeneklerine ilişkin III'ncü, ihtiyarlık yardımlarına ilişkin V nci, iş kazalarıyla meslek hastalıkları halinde yapılacak yardımlara ilişkin VI ncı, maluliyet yardımlarına ilişkin IX uncu ve ölüm yardımlarına ilişkin X ncu bölümlerine ait mükellefiyetlerin kabulü, sağlık yardımlarına ilişkin II nci ve analık yardımlarına ilişkin VIII inci bölümlere ait mükellefiyetlerin ise sözleşmenin 3. maddesinde öngörülen yetkiye dayanılarak 9. maddesinin (d) fıkrası ile 48. maddenin (c) fıkrasındaki geçici istisna hükümlerinden yararlanmak suretiyle kabulü onayladığı, 102 sayılı Sosyal Güvenlik (Asgari standartlar) Sözleşmesine göre her üyenin “koruyucu mahiyette veya tedavi şeklinde sağlık yardımları yapılmasını teminat altına alacağı (II. Bölüm Madde 7), yardım yapılacak halin, sebebi ne olursa olsun hastalık hali ile gebelik, doğum ve bunların doğurduğu neticeler olduğu (II. Bölüm Madde 8), hastalık halinde; hekim reçetesiyle lüzum gösterilen ilaçları temin edeceği (II. Bölüm Madde 10.a.III) ve yardımdan faydalananlar veya bunların aile reislerinin, hastalık halinde yapılacak sağlık yardımı masraflarına iştirak ettirilebileceği, ancak bu iştirake taallük eden esasların ilgiliye ağır bir yük teşkil etmeyecek şekilde tesbit edilmesi gerektiği belirtilmiş ve yapılacak yardımların, korunan kimsenin sağlığını korumaya, çalışma gücünü iadeye ve şahsi ihtiyaçlarını karşılayabilme kabiliyetini artırmaya matuf olacağı açıklanmıştır (II. Bölüm Madde 10). 102 sayılı sözleşmede düzenlenen sosyal güvenlik hakkı vazgeçilmez bir temel haktır. Bu kapsamda hastalık halinde tedavisi temel hak olan yaşam hakkını da ilgilendirdiğine göre Anayasa’nın 90/son maddesi uyarınca, onaylanan sözleşme hükümlerine iç hukuk normu olarak üstünlük tanınması gerekir. Avrupa konseyinin kabul ettiği ve Türkiye’nin de üye olduğu Avrupa Sosyal Şartı’nın 12. maddesine göre “Tüm çalışanlar ve bakmakla yükümlü oldukları kişiler, sosyal güvenlik hakkına sahiptir”. 13. maddesine göre ise “Yeterli kaynaklardan yoksun olan herkes, sosyal ve tıbbi yardım alma hakkına sahiptir”. Şart “sosyal yardım ve sosyal güvenlik” konularını iki farklı madde altında düzenlemiş ve farklı yükümlülükler getirmiştir. Komite, 12. ve 13. maddelere nezaret etme ve bunları yorumlama amacıyla yardımları sosyal güvenlik ve sosyal yardım olarak sınıflandırmak üzere ölçütler belirlemiştir. Ulusal hukukun bir yardıma ilişkin yaptığı sınırlandırma nihai olmak zorunda değildir. Genel rejimler ile mesleki rejimlerden oluşan sosyal güvenlik sistemi, 12. madde bağlamında belirli beklenmedik olaylar (hastalık, iş maluliyeti, analık, aile yükümlülükleri işsizlik, yaşlılık, ölüm, dul kalma, mesleki kazalar ve hastalıklar) ile ilişkili primli, primsiz ve bunların birleşiminden oluşan (karma) yardımları kapsamaktadır. Ancak beklenmedik olaydan kaynaklanabilecek ihtiyaç durumunu iyileştirmek amacını taşıyan yardımları kapsamaz. 13. madde bağlamındaki sosyal yardım ise ne belirli bir riski kapsayan bir sosyal güvenlik rejimine ilişkin herhangi bir üyelik şartı ne de mesleki faaliyet veya prim ödeme koşulu aranmaksızın tamamıyla bireysel ihtiyaç bazında verilen yardımları ilgilendirmektedir. Yardım ilgili kişinin yeterli kaynaklara sahip olmasını sağlayan herhangi bir sosyal güvenlik yardımının bulunmadığı durumlarda verilmektedir.( Çiçekli, Avrupa Sosyal Şartı-Temel Rehber, s.165–166., Erdoğan, G. Avrupa Sosyal Şartı Ve Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı. TBB Dergisi, Sayı 77, 2008. s: 147) İç hukuk mevzuatımız açısından ise uyuşmazlığa bakıldığında; Herşeyden önce Anayasamıza göre; "Türkiye Devleti, “Sosyal bir hukuk Devletidir." (Mad. 2) Kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışma görevi vardır(Mad. 5). Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir (Mad. 17). Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak, insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler (Mad. 56/3). Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir (Mad. 56/4).Anayasa'mızda Sosyal Güvenlik Hakkı, üçüncü bölümde Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler içersinde 60. Maddede de ''Herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir.


Devlet bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar'' olarak düzenlenmiş ve 65. maddede devletin yükümlülüklerinin sınırlarının açıklanmasında'' bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek mali kaynakların yeterliliği ölçüsünde yerine getirir'' şeklinde ifade edilmektedir. Öte yandan Sosyal Güvenlik hakkını düzenleyen 5510 sayılı kanunun amacının “sosyal sigortalar ile genel sağlık sigortası bakımından kişileri güvence altına almak; bu sigortalardan yararlanacak kişileri ve sağlanacak hakları, bu haklardan yararlanma şartları ile finansman ve karşılanma yöntemlerini belirlemek” olduğu birinci maddesinde açıklanmıştır. 5510 sayılı Kanununun 62. maddesine göre “Bu Kanun gereğince genel sağlık sigortasından sağlanacak sağlık hizmetlerinden ve diğer haklardan yararlanmak, genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişiler için bir hak, Kurum için ise bu hizmet ve hakların finansmanını sağlamak bir yükümlülüktür. Sağlık hizmetlerinden ve diğer haklardan genel sağlık sigortalısı ile bakmakla yükümlü olduğu kişiler yararlandırılır. Bu Kanun kapsamındaki kişilere sağlanacak sağlık hizmetleri ve diğer haklar ile kişilerden alınan primlerin tutarı arasında ilişki kurulamaz. 5510 sayılı kanunun 63. maddesinde “Genel sağlık sigortalısının ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin sağlıklı kalmalarını; hastalanmaları halinde sağlıklarını kazanmalarını; iş kazası ile meslek hastalığı, hastalık ve analık sonucu tıbben gerekli görülen sağlık hizmetlerinin karşılanmasını, iş göremezlik hallerinin ortadan kaldırılmasını veya azaltılmasını temin etmek amacıyla Kurumca finansmanı sağlanacak sağlık hizmetleri” arasında “Kişilerin hastalanmaları halinde ayakta veya yatarak; hekim tarafından yapılacak muayene, hekimin göreceği lüzum üzerine teşhis için gereken klinik muayeneler, laboratuvar tetkik ve tahlilleri ile diğer tanı yöntemleri, konulan teşhise dayalı olarak yapılacak tıbbî müdahale ve tedaviler, hasta takibi ve rehabilitasyon hizmetleri, organ, doku ve kök hücre nakline ve hücre tedavilerine yönelik sağlık hizmetleri, acil sağlık hizmetleri, ilgili kanunları gereğince sağlık meslek mensubu sayılanların hekimlerin kararı üzerine yapacakları tıbbî bakım ve tedaviler(63/1.b)” ve bu bent uyarınca “bentler gereğince sağlanacak sağlık hizmetleriyle ilgili teşhis ve tedavileri için gerekli olabilecek kan ve kan ürünleri, kemik iliği, aşı, ilaç, ortez, protez, tıbbî araç ve gereç, kişi kullanımına mahsus tıbbî cihaz, tıbbî sarf, iyileştirici nitelikteki tıbbî sarf malzemelerinin sağlanması, takılması, garanti süresi sonrası bakımı, onarılması ve yenilenmesi hizmetleri (63/1.f) sayılmıştır. Maddenin 2. fıkrasında ise “Kurumun, finansmanı sağlanacak sağlık hizmetlerinin teşhis ve tedavi yöntemleri ile (f) bendinde belirtilen sağlık hizmetlerinin türlerini, miktarlarını ve kullanım sürelerini, ödeme usul ve esaslarını Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığının görüşünü alarak belirlemeye yetkili” olduğu açıklanmıştır. Konu ile ilgili olarak emsal yargı kararı olarak AİHM' nin benzer bir yaklaşımla yaşam riski olan A.Akdeniz/Türkiye (Başvuru No: 50624/19) başvurusunda 2.10.2019 tarihinde tedbir kararı vermiştir. Başvurucunun tedavisi için hayati öneme sahip ilacın temini için daha önce iş mahkemesine ve Anayasa Mahkemesine yaptığı tedbir talepleri olumsuz sonuçlanmıştır. Bunun üzerine başvurucu AİHM başvurmak zorunda kalmıştır. AİHM Başvurucunun yaşam hakkının riske girdiğini dikkate alarak, Başvurucunun herhangi bir kişisel masrafa maruz kalmadan, Pembrolizumab etken maddeli Keytruda isimli ilacın tedavisinden faydalandırılması gerektiğini Hükümete bildirmiştir.  Hükümetin tedbir kararı sonrası gerekli tedaviyi sağlamasında sonra tedbir kararı kaldırılmıştır. Yine, İzmir BAM . HD 2023/ Esas ve 2023/ K. Sayılı emsal nitelikte kararında da;Somut olayda; davacılar murisinin kanser hastalığı tedavisinde bir süre kullandığı anlaşılan Keytruda isimli ilaç hususunda ilk derece Mahkemesince alanında uzman bilirkişiden alınan raporda; ilacın kullanılmasının davacılar murisinin tedavisinde hayati önemi haiz olabileceğinin bildirilmiş olması, ayrıca; AİHM Akdeniz v. Türkiye başlıklı başvuru numaralı dosyası üzerinden verilen karar ile Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru ( ) kararları ışığında, hukuki güvenlik ve eşitlik ilkeleri de gözetilmek suretiyle, sıralanan maddi ve hukuki olgular ışığında yapılan değerlendirme sonucunda, davanın kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesi kararında herhangi bir hata bulunmadığı” gerekçesi ile ilgili istinaf dairesince başvurunun esastan reddine dair karar verilmiştir. Sağlıklı ve dengeli çevrede yaşama hakkı ve sosyal güvenlik hakkı Anayasada 3. Bölümde düzenlenmiş ise de ; hayati risk tehlikesi buılunan hastalıklar esasen "yaşam hakkı" kapsamındadır. Yaşam ve sosyal güvenlik hakları, Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış evrensel temel insan haklarıdır. Günümüzde evrensel insan hakları kapsamında yaşam hakkı sadece negatif statü hakkı olarak görülmemekte, devlete sadece öldürmeme (idam yasağı) yükümlülüğü altında değil; aynı zamanda ölüm tehlikesi altındaki kişileri de kurtarma yükümlülüğü altındadır. Bu sebeple devletin ödev ve yükümlülüklerinin mali kaynaklarla sınırlamanın bu gibi tedaviler yönünden uygulanması Anayasa ve yasalara uygun görülmemiştir. Nitekim Yargıtay . Hukuk Dairesinin 31/12/1976 Tarih, 1976/ Esas, 1976/ Karar sayılı kararında vurgulandığı üzere; hakim, insana, tabiata, gerçeğe, olağana sırt çevirmeden ve katı kalıplar içerisinde sıkışıp kalmadan, uyuşmazlığa İNSAN KOKUSU taşıyan bir çözüm getirmek zorunluluğundadır. Öte yandan davacının hastalığının ciddi hayati riskler içerdiği, uygulanan tedavinin ve ilaçların hem Sağlık Bakanlığı ve bakanlığa bağlı tıp doktoru uzmanları tarafından hem de uluslararası sağlık örgütleri (FDA) tarafından kabul edilmesi; bu tedavinin davacının hastalığın tedavisi ve hatta şifası için; ülkemiz şartlarında en ulaşılabilir ve en uygun tedavi yöntemi olduğu gözden uzak tutulmamalıdır. Sonuç olarak somut olayda toplanan deliller, Mahkememizce hüküm kurmaya yeterli ve elverişli görülen bilirkişi raporu, alanında uzman doktorlardan teşekkül etmiş tıbbi heyetinin isabetli görülüp iştirak edilen raporu ve kanaati, hesap uzmanı eczacı bilirkişi tarafından tanzim edilen raporlar, taraf olunan uluslararası sözleşmeler, Anayasamızda yer alan yaşam hakkı, Sosyal Devlet ilkeleri çerçevesinde ilgili mevzuata göre tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, somut olayda dava konusu ilacın kullanılması ile "salt iyileşme ve sağlığa kavuşma" olgusunun aranmasının yaşam hakkının kısıtlanması anlamına geleceği, anılan ilacın deneysel olmadığı, Dünya Sağlık Örgütünce ve Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu tarafından ilacın kullanımının uygun bulunduğu, heyet raporunda belirtildiği üzere " Hasta yaygın evre küçük hücreli akciğer kanseri olarak tanı almış olup 04 Ocak 2022 tarihinde karboplatin-etoposid-atezolizumab tedavisi başlanmıştır.


TECENTRİQ (atezolizumab) isimli ilacın kullanımı için Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu'ndan (TİTCK) tarih ve sayılı endikasyon dışı kullanım onayı alındığı görülmüştür. Hastaya 1 kür tedavi verildiği dosyadan anlaşılmaktadır. Küçük hücreli akciğer kanserinde. özellikle yaygın evre hastalıkta ilk sırada kemoterapi ile beraber 21 günde bir 1200 mg olarak intravenöz TECENTRİÇ (atezolizumab) tedavisi uluslararası kılavuzlarda da yer almaktadır. ve uluslararası onay almiş tedavi şeklidir. Kemoterapi ile beraber TECENTRİÇ Ç(atezolizumab) tedavisinin kullanımı hastanın hayatta kalabilme süresi açısından oldukça önemli bir tedavidir ve hayati öneme sahiptir. yönündeki tıbbi kanaat ile, davacının doktoru tarafından hastalığında doğru teşhis konulmuş olduğu, reçete edilen ilacın uygun olarak seçilmiş, dozu ve uygulama süresinin belirlenmiş olduğu, Yargılama aşamasında da alınan tıbbi anılan heyet raporu ile ilacın tatbikinin davacının hastalığının ilerlemesini durdurduğu, stabil yanıt alındığı, kullanım sürecinde hastada belirgin olarak radyolojik ve klinik iyileşme gözlendiği, davacının bahse konu ilacı kullanarak sağ kalımının uzadığı, hastanın hayati risk taşıyan hastalığının tedavisinde psikolojik durumunun önem arz ettiği bu anlamda bu hastalıkta mental olarak da iyileşmeye katkı sağladığı, dava konusu ilacın muadilinin de bulunmadığı nazara alındığında davacının bahse konu ilaçtan tüm raporlar dikkate alınarak kullanımından fayda gördüğü, böyleleikle dava konusu ilacın bilinen mevcut tedavi yöntemlerine göre sürekli olarak daha etkin ve daha yararlı olduğunun ve kullanılmasının tıbben zorunlu bulunduğuna dair mahkemece kanaat getirilmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın ikinci maddesinde de belirtildiği üzere Türkiye Cumhuriyeti'nin sosyal bir devlet olduğu, yine anayasanın 17.maddesinde belirtildiği üzere herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu, bu haliyle "yaşam hakkının anayasada düzenlenmiş temel haklardan olduğu” anlaşılmakla ilacın muadilinin de bulunmadığı nazara alındığında, davacının sağlığı ve tedavisi için tıbben zorunlu olan ilacın bedelinin Kurum tarafından karşılanması gerektiği böylelikle davanın sübuta erdiği, davanın kabulü gerektiği vicdani kanaatine varıldığından, davacı 'nın, "Ana Bronş Malign Neoplazm evre 4 Yaygın evre küçük hücreli Akciğer Kanseri " hastalığı nedeni ile tedavisinde kullanılan ATEZOLİZUMAB etkin maddeli etken maddeli Tecentriq isimli ilaç bedelinin, davalı kurum tarafından karşılanması gerektiğinin tespiti ile aksi yöndeki isabetli görülmeyen dava konusu kurum işlemin iptaline dair karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.


HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

1-Davanın KABULÜ ile Mirasçılar murisi vefat eden davacı ' nın, " küçük hücre akciğer kanser" hastalığı nedeni ile tedavisinde kullanılan ATEZOLİZUMAB (TECENTRİQ) isimli ilaç bedelinin, davacının vefat ettiği tarihine kadar, davalı kurum tarafından karşılanması gerektiğinin TESPİTİ ile aksi yöndeki kurum işleminin İPTALİNE,

2-Davalı Kurum harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, davacı tarafından yatırılan peşin harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacı mirasçılarına miras payları oranında iadesine,

3-Karar tarihinde geçerli tarifeye göre hesaplanan 30.000,00-TL vekalet ücretinin davalı kurumdan alınarak davacı mirasçılarına miras payları oranında verilmesine,

4-Davacı tarafın yapmış olduğu 2.250,00-TL tıbbi heyet raporu bilirkişileri ücreti, 2.500,00- TL bilirkişi ücreti ile 390,00-TL tebligat ve müzekkere gideri toplam 5.140,00-TL yargılama giderinin davalı kurumdan alınarak davacı mirasçılarına miras payları oranında ödenmesine,

5-Taraflarca yatırılan gider avanslarından kullanılmayarak artan kısımların karar kesinleştiğinde ilgililerine iadesine, Dair; SGK vekilinin yüzüne karşı davacı mirasçıları vekilinin yokluğunda taraflara gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren, 2 haftalık süre içerisinde Mahkememize verilecek istinaf dilekçesi ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 01/10/2024


Katip e-imzalıdır Hakim e-imzalıdır

Comments


bottom of page