HEKİMLER AÇISINDAN TAKSİRLE ÖLDÜRME SUÇU
Taksir konusundan “Hekimler açısından taksirli suçlar” başlıklı yazımızda bahsedilmişti. Bu yazıda hekimler açışından en önemli taksirli suçlardan birisi olan “taksirle öldürme” suçundan bahsedeceğiz. Hekim mesleğini icra ederken, dikkat ve özen yükümlülüğünü ihlal eden davranışıyla ölüme sebebiyet verirse taksirle öldürme suçunu işlemiş olur.
Taksirle öldürme suçu TCK mad.85’de tanımlanmıştır.
Madde 85- (1) Taksirle bir insanın ölümüne neden olan kişi, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Taksirle öldürme suçu, takibi şikayete bağlı olan bir suç değildir. Savcılık suçun işlendiğini haber alır almaz hekim hakkında re’sen ( kendiliğinden) soruşturma yapar ve soruşturma sonrasında suçun işlendiğine dair yeterli şüphe varsa kamu davasını açar. Ölen kişinin yakınları hekimin yargılanmasını talep etmeseler bile savcılığın re’sen yürüteceği soruşturma sonrasında hekim aleyhine kamu davası açılabilir. Teorik olarak şikayete bağlı bir suç olmamakla beraber, uygulamada hastanede ölüm olayı doğal bir durum olduğu için, adli vakalar ve şüpheli ölümler dışındaki ölüm olaylarında, savcılığın harekete geçerek soruşturma yapması pek de olası bir durum değildir. Suçun takibinin şikayete bağlı olmaması şu anlamda önemlidir. Başlangıçta şikayetçi olan ölen hasta yakınlarının, sonradan şikayetlerinden vazgeçmeleri veya geri almaları , yapılan yargılamayı durduramaz. Soruşturma ve yargılama şikayetin geri alınmış olmasına bakılmaksızın aynen devam eder.
Hekimin, bir hastanın ölümünde özen yükümlülüğünü ihlal edip etmediği ve/veya doğru tıbbi uygulama yapıp yapmadığının, hakim tarafından takdir edilmesi pek de mümkün görünmemektedir. Ceza Muhakemesi Kanuna göre; çözümü özel uzmanlık veya teknik bilgiyi gerektiren bu hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına re’sen veya talep üzerine karar verilebilir. Bu nedenle hekimlerin mesleki kusurları ile ilgili yargılamalarında bilirkişilik kurumuna başvurulmaktadır. 2010 yılından önce ceza yargılamasında mahkemeler bilirkişi olarak yüksek sağlık şurasının görüşünü almak zorundaydı. Yüksek Sağlık Şûrası, 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun’un 75. maddesi hükmü gereğince, tıbbi müdahalelerden kaynaklanan suçlarla ilgili resmi bilirkişi olarak belirlenmişti. Ancak Anayasa Mahkemesinin 2010 tarihli kararı ile ilgili kanunun ceza mahkemelerini Yüksek Sağlık Şûrasından rapor almaya mecbur kılan madde iptal edilmiştir. Bu nedenle yargılamada mahkemeler yüksek sağlık şurası dışında üniversitelerin tıp fakültelerine, eğitim veren devlet hastanelerine veya Adli Tıp Kurumu gibi donanımlı tıbbi kurumlara, görüş almak amacıyla, başvurabilir. Sonuç olarak; bilirkişi görüşünün hekimin özen yükümlülüğünün ihlalinde en belirleyici unsur olduğu söylenebilir.
Hekimin taksirle öldürme suçundan yargılanması sonucunda kusurlu olduğu kanaatine varılırsa 2 yıl ile 6 yıl arasında hapis cezası verilecektir. Hâkim, somut olayda TCK mad. 61’de sayılan pek çok sebebi takdir hakkını kullanırken dikkate alacaktır. Cezanın iki sınır arasında tayin ve takdiri, mahkemenin yetkisi içinde ise de hâkim bu takdir hakkını adalet ve hakkaniyet kuralları ile sınırlı olarak kullanmak zorundadır. Taksirin derecelendirilmesinde dikkate alınması gereken husus; hekimin göstermesi gereken objektif özen yükümlülüğünün ağırlığıdır. Hekimin göstermeyi ihmal ettiği özen yükümlülüğünün ağırlığı, temel cezanın belirlenmesinde “ölçü norm” olarak dikkate alınacaktır. Hekim, ölüme aşırıya varan ihmaliyle sebep olmamışsa genellikle suçun asgari cezası olan 2 yıl ceza tayin edilir. Cezanın 2 yılı aşmaması; cezanın ertelenebilirliği ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması (=HAGB) kararı verilebilmesi için temel kuraldır. Her iki kararda da hekim ceza almakla birlikte cezaevine gönderilmeyecektir. Bu nedenle bu suç için cezanın alt sınırdan verilmesi önem arz etmektedir. Cezanın ertelenmesi ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumları daha sonraki yazılarımızda anlatılacaktır.
MADDE 61. – (1) Hakim, somut olayda; a) Suçun işleniş biçimini, b) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları, c) Suçun işlendiği zaman ve yeri, d) Suçun konusunun önem ve değerini, e) Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını, f) Failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını, g) Failin güttüğü amaç ve saiki, göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler.
Hekimler açışından taksirle öldürme suçunun daha önce bahsettiğimiz bilinçli taksirle işlenmesi durumu çok önemlidir. Çünkü bilinçli taksir, taksirin ağırlaştırılmış cezayı gerektiren halidir ve taksirle öldürme suçunun bilinçli taksirle işlenmesi durumunda TCK m.22/3 gereğince suçun cezasının alt sınırı 32 aydan başlayacaktır. 2 yılın üzerindeki bir cezanın ertelenmesi veya HAGB kararı verilmesi mümkün olmayacağı için hekimin cezaevine girmesi durumu ortaya çıkacaktır.
Madde 22/(3) Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır; bu halde taksirli suça ilişkin ceza üçte birden yarısına kadar artırılır.
Son Yazılar
Hepsini GörT.C. İstanbul Anadolu XX. İŞ MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA GEREKÇELİ KARAR ESAS NO : 2020/XX Esas KARAR NO : 2022/XX HAKİM : XXX...
T.C. İstanbul Anadolu xxx. MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA GEREKÇELİ KARAR ESAS NO : 2021/xxxx KARAR NO : 2022/xxxxx HAKİM :...
Comments