BEYAZ KOD SONRASI HUKUKİ SÜREÇLER
Sağlıkta şiddet her geçen gün sıklığını arttıran bir durumdur. Bir önceki yazımda sağlıkta şiddetin önlenmesi için kurulan bir sistem olan beyaz kod uygulamasından bahsetmiştim. Bu bölümde şiddet olayından sonraki hukuki süreçlerden, yapılan şiddet eyleminin yaptırımlarından ve şiddete uğrayan sağlık personelinin haklarından bahsedeceğim.
Sağlık Bakanlığı Beyaz Kod Sistemi’nden edinilen bilgiye göre beyaz kod sisteminin ilk uygulamaya başlandığı 14 mayıs 2012 tarihinden 08 şubat 2017 tarihine kadar 46361 beyaz kod başvurusu yapılmıştır. Bu başvurulardan 12489 unun fiziksel, 31513 ünün sözel saldırı olduğu belirlenmiştir. Yapılan başvuruların 27332′ u hekim, 19029 u hekim dışı sağlık personeline aittir.
Bu verilerden de görüleceği üzere sağlık çalışanlarına yönelik aylık 800 şiddet olayı olmaktadır. Şiddet olaylarının ortalama 500 ü hekime 300 ü hekim dışı sağlık personeline yönelmektedir. Beyaz kod vakalarında sağlık personeline karşı en çok işlenen suçlar ”hakaret suçu”, ”tehdit suçu” ve ”kasten yaralama suçu” olarak karşımıza çıkmaktadır. (Bu suçlarla ilgili detayları okumak için üzerine tıklayabilirsiniz.)
Sağlık personelinin Beyaz kodla ilgili haklarından ”Beyaz Kod Uygulaması” başlıklı yazımda bahsetmiştim, hukuki süreçlerle ilgili olarak beyaz kod sisteminin getirdiği hakların yanında sağlık personeli tarafından pek bilinmeyen ve kullanılmayan hakta koruma talebi ve can güvenliği nedeniyle tayin hakkıdır.
Sağlık Bakanlığının 2013/2 sayılı Genelgesi uyarınca şiddete maruz kalan hekimler hayati risklerinin bulunması, tehdit gibi durumlarda ilgili yöneticiye ve İl Sağlık Müdürlüğü’ne, koruma altına alınması için gerekli işlemlerin başlatılması talebinde bulunabilirler. İlgili birimler Mülki Amir (İllerde Vali, İlçelerde Kaymakam) aracılığıyla kolluk kuvveti/güvenlik talebini karşılayacaktır. Ayrıca memur olan sağlık personeli can güvenliği mazeretlerinin belgelendirilmesi halinde, tayin işlemi yapılabilir. Can güvenliği gerekçesiyle yer değiştirmek isteyen sağlık personeli aynı bölgedeki başka bir hizmet alanına, görev yaptığı yerde ihtiyaç bulunmaması halinde ise, diğer hizmet bölgelerine atanabilir.
Sağlık personeli şiddet eylemine maruz kaldığında, eylem TCK da suç olarak tanımlandığı için eylemi yapan kişinin hapis cezasıyla yargılandığı ceza davası ve mağdur sağlık personelinin olay nedeniyle oluşan maddi ve manevi zararlarını talep edebildiği tazminat davası olmak üzere iki hukuk yolu mevcuttur.
CEZA DAVASI (YARGILAMASI)
Ceza davaları, TCK’da suç olarak tanımlanan eylemleri gerçekleştiren kişilerin cezalandırılması için savcılık eliyle açılan davalardır. Sağlık personeline karşı işlenen hakaret, tehdit, kasten yaralama gibi şiddet içeren suçlar, sağlık personelinin sağlık hizmeti sunumu sırasında işlendiğinde, (sağlık personeli özel-kamu ayrımı olmaksızın kamu görevlisi sayıldığı için),şikayete tabi olmayıp kovuşturulması ve soruşturulması resen yapılır. Beyaz kod verilmesi veya suç duyurusunda bulunulmasıyla Başsavcılık Makamı suç oluşturan eylemi haber alır ve şikayetle bağlı olmaksızın kendiliğinden kovuşturur. Savcılık Makamı bu suçların işlendiğine dair yeterli deliller olduğuna kanaat getirdiğinde iddianame düzenleyerek kamu davasını (kovuşturma) açar.
Ceza davaları bir tarafını kamu adına savcılığın diğer tarafında sanığın olduğu, ayrıca mağdurun katılan sıfatıyla katılabildiği davalardır. Ceza davaları katılanın veya mağdurun dışında aktif olarak kendiliğinden yürütülen ve katılanın aktif takip etmesi gereken davalardan olmamakla birlikte anlatacağımız sebeplerden dolayı davaya katılmak ve aktif olarak takip etmek sanığın ceza alma ihtimalini arttırmaktadır.
Ceza hukukunun temel ilkelerinden birisi ”şüpheden sanık yararlanır” ilkesidir. Bu ilkeye göre sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel şartı, suçun şüpheye yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Bu ilke masum bir kimsenin cezalandırılmasındansa, suçlu bir kimsenin serbest bırakılmasının daha üstün tutulmasından kaynaklanır. Bu nedenle ceza yargılamasında sadece suç şüphesinin olması ceza vermek için yeterli değildir. Suçun işlendiğinin delillerle ispatı gereklidir. Bu nedenle delillerin toplanmasının sağlıkta şiddetle ilgili yargılamalardaki en önemli aşama olduğu söylenebilir. Deliller sıklıkla darp raporu , kamera kayıtları ve şahitlerdir. Pratikte beyaz koda ilişkin yargılamalarda şahit genellikle en önemli delildir. Tutarlı ve olayı net bir şekilde anlatan bir veya daha fazla şahidin varlığı ceza verilmesi için yeterli görülmektedir.
Ağır ceza mahkemesinde görülen yargılamalarda delil toplanması konusunda savcılık ve kolluk kuvvetleri oldukça titiz davranmaktayken asliye ceza mahkemesinde görülen küçük suçların yargılanmalarında iş yoğunluğu ve yetersiz sayıdaki personel nedeniyle bu titizlik gösterilememektedir. Bu nedenle delillerin toplanması ve mahkemeye sunulması genellikle mağdura ve vekiline (avukat) kalmaktadır. Beyaz kod nedeniyle hukuki yardım kapsamında görevlendirilen avukatlar ortalama 300-400 beyaz kod dosyasında görevlendirilmeleri nedeniyle delil toplanmasıyla şahitlerin bulunmasında aktif rol alamamaktadırlar. Bu nedenle ceza yargılamasında delilleri toplama işinin şiddet olayından mağdur olan personele kaldığı söylenebilir. Beyaz kod sonrası yargılamalarda delil toplanması için gerekli gayret gösterilmediği için suçu işleyenlerin delil yetersizliği nedeniyle beraat etmeleri oldukça sık gözlenen bir durumdur. Hastanede olan bir şiddet olayının şahit olmadan gerçekleşmesi mümkün olmamasına rağmen birçok dava dosyasında şahit bulunmamaktadır. Bu nedenle şiddet olayı meydana geldiğinde mağdur sağlık personelinin olayı gördüğüne emin olduğu kişileri tespit etmesi (sıradaki hastalar, personel, hasta yakınları) ve bu kişileri yargılama sırasında mahkemeye bildirmesi çok önemlidir. Doğru bilinen yanlışlardan birisi de olayı görenlerin şahitlik yapmak için ikna edilmesi gerekliliğidir. Şahitlerin şahitlik yapmak için mağdur tarafından ikna edilmesine gerek yoktur, olayı gören kişilerin mahkemenin daveti üzerine şahitlik yapmaları ve gördüklerini anlatmaları mecburiyettir. Dolayısıyla olayı gören kişilerin mahkemeye bildirilmesi yeterlidir.
Ceza davalarında mağdurun hakim önünde bir kere ifade vermesi gerekmektedir. Şikayetten vazgeçilse de, katılma talebi olsa da olmasa da duruşmaya gitme sayısı aynı olacaktır. Sağlık personeli bir kere hakim önünde ifade vermek zorundadır. İfadesini verdikten sonraki süreç vekili tarafından yürütülebilir.
Beyaz kod vakalarında sağlık personeline karşı en çok işlenen suçlar olan ”hakaret suçu”, ”tehdit suçu” ve ”kasten yaralama suçu” için verilecek cezalar genellikle 2 yılın altındadır. 2 yıldan az olan cezalar HAGB (hükmün açıklanmasının geri bırakılması) ve erteleme kararları verilebildiği için ceza davasından sonra suçu işleyen kişi genellikle cezaevine girmemektedir. Basında sık sık 7000 – 8000 TL’lik para cezalarından bahsedilmekle birlikte bu cezalarda infaz edilmemekte genellikle ertelenmektedir. Bu haliyle cezaların caydırıcı olduğundan söz etmek mümkün değildir. Çünkü geçmişten gelen sabıka kaydı olmayan bir kişiye herhangi bir reel yaptırım olmamaktadır. Bu nedenle sağlıkta şiddet olayından sonra asıl cezalandırıcı olanın tazminat davaları olacağı kanaatindeyim.
TAZMİNAT DAVASI (HUKUK YARGILAMASI )
Şiddet olayı aynı zamanda haksız fiildir. Borçlar kanununa göre Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Ceza davasına konu olan suç aynı zamanda haksız fiil içerdiği için suçtan mağdur olan sağlık personelinin aynı zamanda şiddet olayıyla ilişkili olan maddi ve manevi zararlarını isteme hakkı vardır. Bu hak açılacak tazminat davası yoluyla alınır. Tazminat davaları kamu davası olmayıp özel hukuk alanındaki davalardan olup bizzat veya avukat aracılığıyla açılır ve takip gerekir. Tazminat davasıyla maddi ve manevi tazminat istenebilir. Tazminat davasıyla sağlık personeli olaya bağlı olarak oluşan tüm maddi zararlarını (olaya bağlı olarak alınan istirahat raporundan dolayı gelir kaybı, olay nedeniyle zarar gören eşyaların bedelini, tedavi masrafları, hukuki giderler v.s) talep edebilirler. Ayrıca vücut dokunulmazlığı, hürriyete, şeref ve saygınlığına yönelen bu saldırılar nedeniyle manevi tazminat hakları da mevcuttur.
Ceza davasındaki kesinleşen hüküm tazminat davası için kesin delil niteliğindedir. Ceza dosyasında suçtan dolayı verilen ve kesinleşen bir hüküm varken tazminat davasına bakan hukuk mahkemesi olayı yeniden değerlendirmeyecek, sadece maddi ve manevi tazminat gerektiren durumları ve tazminatın miktarı için yargılama yapacaktır.
Ceza yargılamasındaki cezaların infaz yasalarıyla yumuşatılan durumları nedeniyle cezaların caydırıcılığının olmadığı malumdur. Hal böyleyken kişisel olarak düşüncem yaşanan olaylar sonrası suçu işleyen kişiye karşı maddi kayıp varsa maddi ve manevi, maddi kayıp yoksa manevi tazminat davası açılmasının sağlık personeline karşı yapılan eylemin caydırıcılığını mutlak şekilde arttırmaktadır. Bu konuda toplumun şiddet eyleminin oldukça yüksek parasal maliyetinin olduğunu bilmesi ve öğrenmesi şiddet eylemlerinin azaltılmasında oldukça etkili olacaktır. Cezaların yetersizliği veya ertelenmesi hali düşünüldüğünde suçlunun tazminat ödemesi çok daha caydırıcı bir yaptırım olmaktadır.
Örneklemek gerekirse bir hekime hakaret eden kişi genellikle 1 yıl hapis cezası veya karşılığı para cezası almakta ve bu cezası da önceden sabıka kaydı yoksa genellikle ertelenmektedir. Suçu işleyen kişi bu durumda sanık sıfatıyla hiçbir yaptırımla karşılaşmamakta, tabiri caizse yaptığı yanına kar kalmaktadır. Böyle bir durumda mağdur doktorun bu kişiye karşı açacağı maddi ve manevi tazminat davası yapılan hareketin caydırıcılığını arttırmaktadır.
Açılacak manevi tazminat davalarında genellikle 5.000 ila 15.000-TL arasında (suçlunun gelirine göre) çok büyük olmayan tazminatlar kazanılmaktadır. Ancak bu tazminatlar yargılama giderleriyle birlikte icra yoluyla tahsil edilmekte ve suçluya yansıyan miktar daha yüksek olmaktadır. İşlediği fiil sonrasında cebinden 10.000 ile 20.000 TL arasında para çıkması suçu işleyenler üzerinde güçlü bir yaptırım olmaktadır.
SON SÖZLER
Sağlık personelinin uğraşmamak adına kendilerine karşı suç işleyenlere karşı şikâyetlerinden vazgeçmeleri sık rastlanan bir durumdur. Ceza davası için şikayetten vazgeçmenin bir anlamı olmamakla birlikte, sağlık personeli tarafından ilgilenilmeyen dosyalarda delillerin toplanması aşaması genellikle atlanmakta bu nedenle suçu işleyenler delil yetersizliğinden beraat etmektedirler. Oysa şikayeti sürdürme ile şikayeti sürdürmeme arasında sağlık personeli açısından uğraşı miktarı arasında bir fark oluşmayacaktır. Ceza davaları resen yürüdüğü için sağlık personelinin bir kere kollukta bir kere de hakim karşısında ifade vermesi gerekecektir. Şikayetten vazgeçme bu durumu değiştirmeyecektir.
Ceza davası sonrası açılan maddi ve manevi tazminat davası beyaz kod vakalarının gerçek yaptırımıdır. Bu nedenle hekim ve avukat olarak olarak arkadaşlarıma tavsiyem, ceza davasında mahkumiyet kararı olduğunda maddi ve manevi tazminat davası açmalarıdır. Tazminat davalarının yaygınlaşmasının toplumun sağlık personeline karşı işlenen suçun maliyetiyle ilgili fikrini de değiştirmesine ve şiddet olaylarının azalmasına katkıda bulunabileceği şahsi düşüncemdir.
Comentários